
Mustafa Kemal’in, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum.” Sözünü günümüzde unutturmamalı, bizler için canından ve cananından vazgeçen askerlerimizi daima anmalı ve vatan sevgimizi diri tutmalıyız. Ne yazık ki günümüzde körelen bu duygular, bizleri bayrağa, vatana ve hürriyete duyulan saygıyı yitirme noktasına getirdi. Bu nedenle, 1915’ten 1938’e kadar yapılan fedakârlıkları hatırlamamız ve milletçe uyanmamız gerekmektedir.Bu vatan, bir kaç cümle iki sözle değil, kanla kurtuluş şerefine erişmiştir. Mustafa Kemal, Seyit Onbaşı, Mehmet Çavuş, Nezahat Onbaşı, Ezineli Yahya Çavuş, Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey, Albay Cevat Çobanlı, Halime Çavuş, ve Kınalı Ali gibi bir çok kahramanımızı unutmamak, onları anmak ve saygımızı diri tutmak adına, yaptıkları fedakârlıkları araştırmalı içten gelen duygularımızla okumalıyız. Gelecek nesillerimize, milli bilinci ve beraberliği aktarmalıyız. Kendi canına kasten çatışan yüz binlerce askerlerimizi, gururla yüreğimizde taşımalı bunun verdiği gücü günümüze yansıtmalıyız.O gün Çanakkale cephelerinde cenk edenlerin çoğu genç ve çocuklardan oluşuyordu. Bugün ise gençlerin eğitimli, bilinçli ve vatansever bireyler olarak yetişmesi, toplumumuz ve ilericilik için gereklidir.O gün savaş meydanında gösterilen azim, bugün eğitimde, sanayide, sanatta ve teknolojide gösterilmelidir. 18 Mart Çanakkale Zaferi, sadece geçmişin bir hatırası değil, geleceği aydınlatacak bir mirastır. Bugün bizler, o ruhu yaşatarak çalışmalı, üretmeli ve birbirimize kenetlenmeliyiz. Çanakkale’de can verenlerin fedakârlıkları, ancak bizler daha güçlü ve bilinçli bir Türkiye inşa edersek gerçek anlamda karşılık bulacaktır.Küreselde Çanakkale ruhunun sadece bir savaş değil, aynı zamanda insanlığın ortak değerlerini yaşatan bir miras olduğunu da unutmamalıyız. Atatürk’ün 1934 yılında Anzak annelerine yazdığı mektup, savaşın sadece kan ve gözyaşı olmadığını, barışın da mümkün olduğunu gösteren önemli bir mesaj olarak tarihe geçti ve bir kez daha Türk milletine gurur kattı. Bu mektup, savaş meydanında düşman olan milletlerin, zamanla dostluk kurabileceğini ve savaşın acılarını birlikte paylaşabileceklerini gösteren anlamlı bir belgedir.Mektup şöyledir “Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”Avustralyalı Bir Annenin cevaben yazdığı mektubu ise şöyledir: “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi. Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla…”Bu mektuplar, günümüzde de barış ve dostluk mesajı olarak anılmaktadır. Çanakkale ruhunun sadece bir savaş değil, aynı zamanda insanlığın ortak değerlerini yaşatan bir miras olduğunu göstermektedir. Bizler bin acıyla bizlere verilen bu mirası korumakla yükümlü vatan evlatlarıyız. Bizler bu mirası korumak için her türlü cesareti göstermekle sorumlu ve şerefli olanlarız; bunun için Mustafa Kemal Paşa’nın Atatürk olarak kurduğu Cumhuriyeti; değerlerini, birliğini ve bütünlüğünü korumak. Dış ve iç düşmanlarını yok etmek mecburiyetindeyiz.
Yazar: Cels
Editör: Aktuğ